Web Sayfası Bilgileri

Ahmet İsvan, Ben haklıyım onlar çaresiz dedi

AİHMde açtığı dava süren Ahmet İsvan, kimyasal depolama, termik santral, sağlık koruma bandı gibi konularda görüşlerini açıkladı. İsvan'a göre devlet gerekli denetlemeleri yapmıyor, yalovadaki bazı fabrikaların filtre sistemleri de devreye sokulmuyor.

İstanbul eski Belediye Başkanı Ahmet İsvan, aynı zamanda AKSA Akrilik AŞ’nin komşularından birisi. Hatta Ahmet İsvan’ın merhum ağabeyi Mehmet İsvan’dan satın alınan araziler üzerine, bugünkü AKSA fabrikası kurulmuş. Fabrika ile sağlık koruma bandı meselesinden dolayı mahkemelere giden, bu anlaşmazlığın bedelini devletin ödemesi gerektiği savıyla AİHM’e kadar taşıyan İsvan, bir kez kaybettiğini ancak AİHM’deki ikinci davasında kazanacağından umutlu olduğunu söylüyor.

‘Yalova’da kimyasal ve atık depolama, sanayi alanları, sizin mahkemeniz, tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?’

İsvan: Bütün vatandaşlar gibi, bende tabi sağlıklı bir ortamda yaşamak istiyorum. Şunu da biliyorum ki bazı sanayi ve kimyasal gelişmeler, tehlike saçan depolarda kullanmak mecburiyetindeler. Bu depoların denetlenmesi ve ona uygun koşullar altında kurulması lazım. Yalnız şu gerçeği unutmamak lazım, bu gelişme olacaktır yani bir yerlere kimyasallar depo edilecektir. Edilmesin, dursun bu iş denemez. Nereye depo edilecek, hangi koşullarda depo edilecek sorunudur orada olan. Maalesef bizim devletimiz gerekli denetimleri yapmadığı için ve yapmayacağı var sayıldığı için, her şeye karşı insanlarımız, her türlü gelişmeye karşı. Ve varsayım maalesef doğru. Denetlenmiyor, denetlenmeyecek de. Hâlbuki uygarlık onu denetliyor. Hem bu depo olacak, hem de onun çevreye zarar vermeyeceği koşullar denetlenecek.

Peki bölgenin depremselliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsvan: Hiç onu ben bilmiyorum efendim. Yani burasının deprem bölgesi olduğu, buradan fay hattı geçtiği biliniyor. Nasıl değerlendireyim yani bunu jeologlar, uzmanlar değerlendirecek. Öyle evet, burası öyle.

AİHM’de davalarınız vardı, durum nedir?

İsvan: Şimdi yeni bir dava açtık AİHM’de, onu kazanacağımızı umuyorum. İkinci davadır bu, birincisini kaybettik. Fabrika kuruldu, fabrika kurulurken demin söylediğim şartlar yerine getirilmemişti, yani nereye nasıl fabrika kurulacağı konusunda hiçbir sınır, plan yapılmamıştı. Yani devletimiz eksikti. Bu adamlar geldiler buraya bu fabrikayı kurdular. Kurulduktan sonra, fabrika işlemeye başladıktan sonra çevre yasasını çıkarttılar ve dediler ki, bu fabrikaya koruma bandı lazım. Nereden bulsun bu adamlar koruma bandını, yok! Laf aramızda bazı yargıçları kullanarak benim arazimin üstüne koruma bandı kurdular. Şimdi onların çaresizliğini anlıyorum ben. Asıl beni endişelendiren devlet. Yani devlet, böyle olur mu? Şimdi ne yapsın bu adam? Yok, koruma bandı. Gerekli koruma bandı bin 200 metre yarıçapında. Hesaba bölerseniz 4 bin 522 dönüm yapıyor. Bu böyle bulunur alınır bir şey değil. Eğer bu yasa önceden olsaydı, bu adam bu fabrikayı buraya kuramazdı. Ama kurduktan sonra yasayı yaptınız, ne yapsın? O mevcut bozuk düzen içerisinde yargıçları etkileyerek benim arazime kurdu. Ben dava ediyorum çıksın diye. Ben haklıyım, o çaresiz, işte öyle.

AKSA’nın kuracağı termik santralle ilgili neler düşünüyorsunuz?

İsvan: Nereye bir termik santral kurulursa oraya kötü olur. Yalnız termik santral bazı yerlere kurulacaktır. Bunu insanlarımızın anlaması lazım artık. Gerekli olan, termik santralin en az zarar verecek teknoloji ile kurulması ve de o teknolojiyi kullanması. Şimdi bugün fabrikanın çevreye saldığı kokulu bir şeyler var. Özal mıydı, biri geldi, açılışını yaptı bu filtre düzenlemesinin. Tahmin ediyorum ki çalıştırmıyorlar. Devlete düşen işte onu çalıştırmak. Yani fabrika olmasın demek doğru değil, olacak.

Burasının depremselliğinden endişe ediyor bölge halkı?

İsvan: Yani jeologlar onu söyleyecekler, burada olmaz diyecekler, onu bilemiyorum. Ama benim çok özenle üstünde durmak istediğim, devletin bu denetleme görevini yapması konusunda. Yapmıyor. Yapmadığı için tersane olsun, fabrika olsun, biz istemezük diyoruz. Bu olmaz. Bu gelişme olacak. Tersane bakın aynı şey. Şimdi insanlar ölüyor, çevreye zarar veriyor. E ölmesin. Var bunun çaresi…

Yalova’daki fabrikalar denetlenmiyor mu?

İsvan’ın sözleri çarpıcı. Sanayi tesislerinin ama Yalova’ya, ama başka bir yerlere mutlaka kurulmak zorunda olduğunu söylüyor, buna kimyasal depolama ve termik santraller de dâhil. Ama yer seçimi, teknoloji ve denetim mekanizmalarının yerli yerinde olması gerektiğini vurguluyor. Bir yandan uzman olmadığını ama bölgeden fay hattının geçtiğini söylüyor, diğer yandan bir termik santral nereye kurulursa kurulsun zararlıdır diyor. Dikkat çekici bir şekilde, fabrikanın mevcut filtre sisteminin çalışmadığını ve denetleme yapılması gerektiğini söylüyor. Devleti göreve davet ediyor, çünkü kendi meselesinde olduğu gibi, devletin üzerine düşen kontrol mekanizmasını iyi çalıştırmadığını ifade ediyor. Fabrika olmasın demek çözüm değil, olsun ama denetlensin görüşünü savunuyor. Ama tüm bu iyi niyet, fabrika çevresindeki arazileriyle ilgili sorunun 20-25 yıldır çözümlenmesini sağlayamamış. Şimdi, umutlu olduğu AİHM’den gelecek sonucu bekliyor.

Ahmet İsvan’ın AKSA ile ayrıntılı öyküsü

AKSA Akrilik AŞ’nin 1968’de Taşköprü’de aldığı arazinin sahibi, Mehmet İsvan’dı. 1950’li yıllarda iki kardeş, Mehmet İsvan ve kardeşi Ahmet İsvan, daha sonra tarım arazisi olarak değerlendirmek üzere Yalova Taşköprü’de geniş araziler satın almışlardı. AKSA, Mehmet İsvan’ın arazisine fabrikasını kurdu, Ahmet İsvan’a da komşu oldu. Yıllar geçti, Türkiye Turgut Özal’la birlikte AB’ye girmeyi hedefleyince, Avrupa Birliği’nin önemsediği ‘çevre’ faslı ile ilgili bir bakanlık oluşturmak zorunlu oldu. 1986’da kurulan Çevre ve Orman Bakanlığı, fabrikaları üretimlerine göre ruhsatlandırırken, AKSA’nın 1.Sınıf GSM, yani insan sağlığı için ilk derecede riskli maddelerle üretim yaptığına dair ruhsatla çalışması gerektiği ortaya çıktı. Dolayısıyla bu fabrikanın çevresinde, diğer 1.sınıf GSM ruhsatla çalışması gereken fabrikalarda olduğu gibi bir ‘sağlık koruma bandı’ oluşturulması gerekti. Ama ufak bir sorun vardı; en az bin 200 metre yarı çaplı olması gereken bu sağlık koruma bandı boş değildi. Çevresinde askeri havaalanı, yazlıkçıların kaldığı siteler, Yalova-İzmit Karayolu ve Taşköprü beldesi vardı. AKSA’nın komşusu Ahmet İsvan, SKB’nin devlet tarafından satın alınması gerektiği savı ile mahkemeye başvurdu. Uzun ve (ayrı bir yazı konusu olan) tereddütlü bir sürecin ardından dava kaybedildi, AİHM’e gidildi, oradan da sonuç çıkmadı. İsvan, Türkiye Devleti’nin fabrikanın kurulmasından sonra burada SKB zorunluluğu getirdiğini, bunun fabrikanın değil, Türkiye’nin sorunu olması gerektiğini iddia ederek, dolayısıyla da arazilerinin değer kaybından dolayı oluşan zararın, devletten tazmin edilmesini talep etmişti. 2001’de kaybedilen bu davanın ardından, geçtiğimiz yıllarda İsvan tarafından AİHM’de açılan ve süren yeni bir dava var. İsvan’ın söylediklerinin yanı sıra, bir de söyleyemedikleri var. Yıllık cirosu milyonlarca doları bulan ‘Dünya devi’ şirket, 5 bin dönümlük araziyi satın alacak ekonomiye de sahip bir görüntü veriyor. İsvan’ın yıllardır savunduğu, “SKB alanını devletin satın alıp, şirkete teslim etmesi” çözümü AİHM’den bile geri döndüğüne göre, belki de hukuki çözümü başka yerlerde aramak en doğrusu…

http://www.yacep.org/haber/haber_detay.asp?haberID=115 (Yalova Çevre Platformu)

2010/11/01  2011/01/27

İlgili Kayıtlar

Endüstriyel Kazalar

NoTarihTesis AdıİlİlçeTür
1.1999/08/17Akrilik Kimya San. A.Ş. (AKSA)YalovaÇiftlikköy

Yorumlar

Kayıtlı yorum bulunmuyor.