BİRİNCİ YILINDA RAFİNERİ YANGINI

17 Ağustos 1999 günü, bilim adamlarının olağanüstü bir doğa olayı olarak tanımladığı körfez depremi felaketi ile birlikte, dünya başka bir ilki daha yaşadı. Depremle birlikte başlayan Tüpraş İzmit rafinerisi yangını deprem şoku üzerine bir de bölgenin tahliyesi ihtimalini gündeme getirince , bir yanda depremden kurtulup ikinci bir felakete yakalanmamak için bölgeyi terk eden insanlarla , diğer yandan enkaz altında yakınları bulunan ve bölgeden kaçmaya çalışanlardan yardım isteyen insanların ikilemine sahne oluyordu körfez. Gerçekte yaşanan, iki felaketin üst üste gelmesi ile ortaya çıkan ve konunun içinde olmayan insanları endişeye sevk eden olaylar zincirinin, yeni riskleri göze alma cesaretini kıran etkisiydi. Depremin hemen akabinde rafineriye 5 dakikalık mesafede olan lojmanlarda ilk şokun atlatılması ile, adeta saniyeler içinde durum idrak edilerek bir hareketlilik başlamıştı. Depremle birlikte elektriklerinde kesilmesi ile sabahın 03.05’ inde karanlığa gömülen lojmanların bahçesinde bir araç, ikaz sinyallerini çalarak rafineride yangın başladığını, görevlilerin acilen rafineriye intikali gerektiğini anons ediyordu. Teknik emniyet görevlileri, çocuklarını başkalarına emanet ederek, buldukları ilk araçlarla rafineriye hareket ederken, işyeri hekimi de nizamiyede kendilerine yetişerek araca binmişti ki, telsizle gelen anons aracın güzergahını değiştirdi. Acil durumlarda kullanılmak üzere açılan doğu kapısına ulaşım yolu depremde yıkılan binalarla kapanmıştı. Araç yönünü Pazartesi pazarına doğru çevirdi. Ara sokaklara girildiğinde facianın boyutları daha da iyi anlaşılmıştı. Yola yıkılan binaların çatı enkazları üzerinden geçmeye çalışan aracın lastikleri patlamıştı. Enkaz ve molozlar üzerinde ara sokaklardan ve tamamen sevk-i tabi ile giden araç rafineri doğu kapısından girerken saat 03.33 ü göstermekteydi. Rafineriye girildiğinde doğu kapısı yanında karşılaşılan ilk manzara 200 kodla başlayan nafta tanklarının bazılarının üzerinde çember şeklinde alevlerdi. Yüzer tavanlı olan tankların hareketli olan tavanları depremin sarsıntısı ile sürtünme neticesinde tank içindeki neftayı tutuşturmuştu. Rafineride gece vardiyasında bulunan 100 kadar personelin tamamı kendi ünitelerindeki olaylara müdahale etmekte veya, bölümlerin emniyetli duruşa geçmesini sağlama telaşındaydı. Birçok yerlerde küçük alevlenmeler vardı ve anında müdahalelerle söndürülüyordu. Ancak iki noktada ciddi yangın başlamıştı. Birincisi plant 19-25 yakınlarındaki 115 m yüksekliğindeki bacanın yıkılması ile çıkan yangın, diğeri ise 200 kodlu tanklarda başlayan tank yangını idi. İlk planda plant 25’e müdahale edildi. Burada 115m lik baca kademe, kademe kırılarak, plant üzerine bir kısmı sağa, bir kısmı sola devrilmiş ve buradaki hatları parçalayarak yangını başlatmıştı. Acil müdahale yapılmazsa yangının büyüyerek bütün plantı sarması ve kontrol edilemez duruma gelmesi an meselesi idi. Yapılan müdahale ile saat 07.30 civarında bu kısımdaki yangın kontrol altına alınmış, mevcut yakıtın tüketimi için kalan küçük alevler kontrollü olarak yakılmaya başlanmıştı.

200 tank sahasına tekrar gelindiğinde buradaki yangının büyümüş olduğu ve artık tankın tamamen yanmakta olduğu görüldü. Söndürmeden ziyade kontrollü yakılarak, aynı koruma çukuru (dayk) içindeki diğer tanklara sıçramasını önlemeye çalışılıyordu. Yangının kontrolü için devamlı suyla soğutma yapılmaktaydı. Yeterli insan ve ekipman sağlanabilse pek çok şey önceden önlenebilirdi. Ancak gerek araç, gereç , gerekse eleman sıkıntısı çekilmekte idi. Rafineride deprem sebebiyle elektrikler kesilmiş, hidrant hatlarının bir kısmı hasar görmüştü. Dizel pompalar çalıştırılarak sağlanan su ancak bir bölgeyi besliyordu ve rafinerinin tamamı risk altındaydı. Tankların üzerine kadar gelen köpük hatları depremden hasar görmüş çalışmamaktaydı. Stokta köpük çoktu. Bunları kullanmak için seyyar köpük topları da vardı. Ancak bunları getirmek için fork lift ve kullanıcı eleman yetersizdi. Henüz hiçbir yerden yardım gelmemişti. Hatta rafinerinin lojmanlar dışındaki kendi personeli bile deprem sebebiyle rafineriye ulaşamamıştı. Her kuruluş kendi derdindeydi. Rafinerinin vardiyada mevcut olan ve sonradan rafineriye ulaşabilen personeli ise belki de ailelerinin ve yakınlarının enkaz altında olmaları ihtimaline rağmen fedakarca çalışmaya devam ediyordu. İnsanların gücü tükenmişti ve hortum tutmaya bile yetmiyordu. Yakında bulunan askeri birlikteki mehmetçikler bu konuda imdada yetişmiş , rafineri personelinin yönlendirmesinde bütün güçleri ile çalışmalara katılmışlardı. İlk yardım sembolik de olsa 1 itfaiye aracı olarak 13.20 de Petkim’ den gelmişti. Takip eden ikinci ve 3. Günlerde, İzmir, batman rafinerileri, İstanbul, Ankara İzmir B.Şehir belediyeleri itfaiyeleri ile Bulgar ve Alman ekipler gelmiş ve gerçekten cansiparane çalışmışlardı. Gerçek sıkıntı ve risk 1. Gündeydi. Saat 13.15 civarında tank sahasında yangını kontrol altına alma çalışmaları devam ederken Plant 25 in yeniden tutuştuğu haberi geldi. Tek dizel pompayla denizden çekilen su iki noktada müdahaleye imkan vermiyordu. Ekipler tekrar ağırlıklı olarak plant 25 e gittiler ve saat 14.30 da yangın söndürülmüş olarak tank sahasına gelindiğinde aynı dayk içinde bulunan 203 no’lu tankın da termal radyasyon sonucu tutuşmuş olduğu görüldü. Yangının yayılmadan kontrol altında tutulmasına çalışılıyordu ama ,sıkılan sular neredeyse aleve değmeden havada buharlaşıyordu. Tankların içindeki yakıtların başka tanklara alınması düşünüldü, ancak hem boru bağlantıları kullanılamaz duruma gelmiş hem de mevcut tank kapasitesinin yaklaşık %90’ı depremden hasar görmüştü. Yüzlerce ton sıvı yakıt dolu olan tanklar deprem etkisi ile içindeki sıvının çalkantısı veya basınç-vakum etkileri sonucu kağıt gibi bükülmüştü. Zaten yangının başlamasına sebep de bu etkilenme olmuştu. Depremin sarsması ile hareketlenen tank içindeki sıvı yüzer tavanı şiddetle harekete geçirmiş, yüzer tavanın tank cidarına temas eden kısmındaki lastik bantların sıyrılması ile metal metale sürtünmesi sonucu oluşan ısı yangını başlatmıştı. Yanan tank civarında çok yüksek bir termal yayılma oluşmakta, bu ise yakından müdahaleyi zorlaştırdığı gibi, yangının büyümesine de sebep olmaktaydı. Saat 18.00 civarında yangın alevi iyice küçültülmüş, artık son bir hamle ile söndürülmesi düşünülmekte iken beklenmedik bir olay oldu. Tanktaki ani bir yarılma ile akan kızgın nafta bir alev topu halinde yolun karşısına geçti. Saat 18.20 civarında yangın aynı sahadaki 7 tanka yayılmış ve ilk amaçlanan kontrol noktasının dışına çıkmıştı. 18.40 ta plant 25 in tekrar tutuştuğu anonsu yapılınca buraya gidildi. Kısa sürede plant 25 teki yangın kontrol altına alınarak söndürüldü. Buradaki yangının öncelikle söndürülmesi önemliydi çünkü yangın her an fırınlara sıçrayabilirdi. Tekrar tank sahasındaki yangının yanına gelindiğinde artık 7 tank alev, alev yanmaktaydı ve rüzgar denizden karaya doğru esmeye başlamıştı. Bu aynı zamanda yangının termal yayılması ve alevlerinin benzin tankları ile LPG tank sahasını tehdit etmesi demekti. Olayın boyutlarının bu noktaya gelmesi ile birlikte şehirde de bir panik başlamıştı. Rafineri yangının kontrolden çıktığı, şehrin tahliye edilmesi gerektiği bir anda tüm körfez ilçesine yayıldı. Halk pek çok yakınını enkaz altında bırakarak kuzeye yüksek yerlere doğru çıkmaya zorlanıyordu. Tüm bunlar olurken 100-150 kadar fedakar insan evlerinin, eşlerinin ve çocuklarının akıbetini bile öğrenmeden yangın söndürme çalışmalarını sürdürüyordu. Saat 19.00 a doğru artık tank sahasının yanan kısmı terk edildi. Personelin büyük kısmı aile ve çocuklarını emniyetli bir yere götürmek için gönderildiler. En kısa zamanda tekrar döneceklerdi. Kalan bir avuç. İnsan ise yangının daha da yayılmaması için gayret ediyordu. Zaman, zaman tahliye kanallarından yayılan alevler bir ara LPG tank sahasına kadar gelmiş ama zamanında müdahale ile söndürülmüştü. Yanan tankların hemen yanında benzin ve LPG tank sahaları vardı ve alevlerin buralara sıçraması halinde 1984 yılında Mexiko San Juaniko’da yaşanan trejedinin çok daha büyüğüne sebep olabilirdi. Bu olayda 650 kişi ölmüş, 2000 kişi yaralanmış, 60.000 kişi tahliye edilmişti. Hiç beklenmedik bir anda mucize gerçekleşti. Gece belli bir saatten sonra rüzgar tekrar karadan denize doğru esmeye başladı. Eğer tam tersi olsaydı felaket kaçınılmaz olacaktı. Denize doğru esen rüzgar yangınla deniz arasındaki soğutma kulelerini bir anda yaktı. Alev çok büyük bir hızla yayılmıştı. Isı radyasyonu o kadar şiddetli idi ki , nakil boruları içindeki mahsul tutuşuyor, metal borular, içindeki kızgın yakıtın tutuşması ile şiddetli patlayarak yırtılıyordu. Bu arada tesisin pek çok yerinde sızma ve akmalar vardı. İskele devreden çıkmıştı. İkinci gün yangının daha fazla ilerlemediğini görmek yeniden umut verdi. Artık yorgunluktan bitkin düşen ekibin imdadına askeri birlikten yeni Mehmetçikler taze kuvvet olarak gelmişti. İlk günden yangının tamamen kontrol altına alındığı 5. Güne kadar en büyük insan gücü desteği mehmetçiklerdi. Üçüncü gün ile birlikte gelen Bulgar ve Alman ekipler canla başla çalışıyordu. Almanların getirdiği dizel deniz suyu motorları da bizimkilerin yanına kurulmuş 5 koldan su çekilir olmuştu. Eğer bu imkan ilk günden olsaydı yangın asla bu kadar büyümezdi. Ancak, bu olayda belirleyici unsur depremdi ve o buna müsaade etmemişti. Üçüncü gün ile birlikte Alma ve Bulgar ekiplerinin de katkısı ile yangın son hali ile 7 tank olarak kontrol altına alınmıştı. Bu şekilde 5. Güne gelindiğinde artık canavarın nefesi tükenmişti ve son bir atakla teslim alındı. Yangın artık sönmüştü. Muhtelif yerlerde küçük alevlenmeler oluyordu ama artık onlar çok küçük şeylerdi. Duruma tam hakimiyet sağlanınca genel kontrol yapıldı. En büyük etki yorgunluktu. Can kaybı, hatta ciddi bir yaralanma bile olmamıştı. Küçük bir ev , işyeri yangınında bile can kaybı oluyordu. Böylesi bir olay, hayır üst, üste iki olay (Deprem ve yangın) can kaybı olmadan atlatılmıştı. Bu olay belki de dünya rafineri tarihinde ilkti. Çevre kontrolü yapılırken kurtarma ekibini şaşkınlık ve mutluluğa boğan bir başka olay yaşandı. Yangının etkisi ile yırtılan boruların altından birisi yavru iki adet yılan canlı olarak çıkmıştı. Yaralı ve bitkin vaziyetteydiler ama canlıydılar. Kendilerinin sıcaktan kavrulmamak için 30-40 metreden müdahale ettikleri 5 gün süren yangından sonra yangın sahasından iki yılanın canlı olarak çıkması , bu yangından zarar gören pek çok cana mukabil ekibe bir teselli oldu. Yangının üzerinden neredeyse tam bir yıl geçti. Yaralar yavaş, yavaş sarılıyor. İskele hala kullanılamasa da rafineri %60 ın üzerinde kapasite ile çalışıyor. Diğer ünitelerinde devreye alınması an meselesi. Bundan sonra herhalde yapılması gereken bu olayın iyi okunup, gelecek için dersler çıkarılması. İlklerin kaydedildiği tecrübe hanesine bu yangınla birlikte yaşanan ilklerin ve öğrenilenlerin ileride kullanılmak üzere kaydedilmesi. Ve bir dua. Allahım, bir daha böyle bir tecrübeyi milletimize yaşatma.

Sadettin BAYSAL Kimya Müh. Baş İş Müfettişi

Zahmaci Web Tasarım