Deniz Kazası Bilgileri
Deniz | İstanbul Boğazı | ||
---|---|---|---|
İl | İstanbul | İlçe | Beykoz |
Mevkii | Anadolu Kavağı | ||
Enlem | 41° 11' 08.3" | Boylam | 29° 05' 54.0" |
Kaza Türü | Çarpışma | ||
---|---|---|---|
Başlangıç Tarihi | 1978/12/31, 19:30 | Bitiş Tarihi | 1978/12/31, 20:30 |
Süre | ~1:00 saat |
Gemi Adı | Dragon | Bandıra | Lübnan |
---|---|---|---|
Gemi Türü | Kuru Yük Gemisi (Genel, maden) | Tonaj | 1200 Groston |
Gemi Adı | Hakan | Bandıra | Türkiye |
Gemi Türü | Kuru Yük Gemisi (Genel, maden) | Tonaj | 8000 Azami Tonaj |
İlgili Kayıtlar
Haberler
No | Kaynak | Başlık | Tarih | |||
---|---|---|---|---|---|---|
1. | Hürriyet | Lübnan şilebi Boğaz'da 50 metre derine gömüldü | 1979/01/14 | |||
2. | Hürriyet | Boğaz'da büyük kazalar | 1989/02/22 |
Yorumlar
Ali Recai Gürle (rgurle@gmail.com), 2012/02/29 06:08:17
Tarih 31.12.1978. Büyükdere'den demir alıp Romanya'nın Constanta(Köstence) limanı'na hareket ettik. Ben gemide Gemici olarak görev yapıyordum. Akşam saatleri idi ve hava yeni kararmıştı. Dümen vardiyamı (Ayı Boğan) lakaplı Hilmi Hoca arkadaşıma teslim ettim ve kamarama geçip uzandım. Yarım saat sonra yukarıdan farklı uyarı düdükleri çalınmaya başladı. Önce sancak, sonra iskele, tekrar sancak düdüğü derken bana seslenildi ve köprü üstüne çağrıldım. Kaptan derhal dümene geçmemi emretti. Dümenler şimdiki gibi ufak ve otomatik dümenler gibi değildi. 1 metre çapında, ahşap ve çok ağır olup, hareket kabiliyeti çok zordu. Dümendeki hızlı manevra yapma yeteneğimi bilen Kaptan, oluşan kritik durum için beni göreve çağırmıştı.
Karşıdan, Rumeli feneri açıklarından, boğaza giriş yönünde üzerimize bir gemi geliyordu. Fakat normal bir seyir durumu yoktu. 15 saniye sancak yapıyor, bir on beş saniye iskeleye dönüyordu. Bu sürekli değişiyor ve tekrarlanıyordu. Sanki gemi terk edilmişti, hiç kimse yoktu ve boğazın akıntısına kapılmış üzerimize hızlıca geliyordu. Kaptanımız da bana aksi yönde komutlar verip gemiyi durmadan farklı yönlere çevirmemi emrediyordu. Terden sırılsıklam olmuş, gözlerimi zor açıyordum.
Uzatmayalım, 5 dakika bu böyle sürdü ve biz sonunda, bu hayalet gemi ile burun buruna geldik. Hakan isimli, sitimli, manuel bomları, çelik yan havlileri olan, o güzel kuru yük gemimiz, Bulgaristan'dan hareket edip, Lübnan'a gizlice silah ve cephane götürürken, Karadeniz'de gemiyi otomatik plota bağlayıp, boğaza girdiklerini fark etmeyip, kamaralarında yılbaşını kutlayıp içki içerlerken, gemileri Boğazımızın şiddetli akıntısı ile otomatik pilottan kurtulup, akıntıyla oraya buraya savrulan, Dragon isimli şilebe tam ortasından öyle bir çarptı ki, ben de dümeni bırakıp herkes gibi dışarı fırladım.
Gemi tam ortasından kabak çiçeği gibi ikiye ayrılmıştı, içerisinden pırıl pırıl metal parçaları gözüküyordu. Konserve veya makine aksamı olduğunu zannetmiştik. Mürettebatı şokta, can havli ile kamaralardan dışarı çıkmış, çığlık atıyorlar, oraya buraya koşturuyorlardı. Bizler de bağırıp çağırıp onlara küfür ediyorduk. Gemi bizim gemimize sürtünerek, kıvılcımlar çıkararak, müthiş bir gürültü ile uzaklaştı.
Kaptanımız acil durum çağrısı yaptı. Sancak bodoslamadan çarpmıştık. Hemen koşup kontrol ettik. Baş tarafta kocaman bir delik vardı. Su alıyorduk. Bir taraftan suları naylon kovalar ile boşaltırken, Marangozhane de bulunan koca bir kütüğü acele ile baş tarafa getirdik. Çarşaf ve nevresimler ile sararak, bir balyoz yardımı ile deliği tıkamaya çalıştık. Su almamız kısmen azalmıştı.
Hemen yön değiştirip Büyükdere iskelesi açıklarına demirledik. Bu arada diğer gemi gözden kaybolmuştu. Boğaz komutanlığı'nı telsiz ile aradığımız zaman, geminin, Umuryeri açıkların'da sulara gömüldüğünü öğrendik. Mucize eseri hiç kimse ölmemiş, Umuryeri'nden yardıma çıkan askeri gemi tarafından kurtarılmışlardı.
1-1,5 ay sonra askeri dalgıçlar gemiye dalmışlar, Mahkemeye verdikleri raporda, batan geminin tamamen silah ve cephane yüklü olduğunu, infilakı halinde boğazın yarısının havaya uçabileceğini bildirmişlerdi. Bu benim henüz 3. gemi yolculuğumdu.
O günden...bu güne...Süvari Bey'in son sözleri hep kulağımdadır. "Kaza yapan, gören, yaşayan denizci, her zaman en tecrübeli denizcidir, Recai" demişti.
Yaşıyorsa Allah Selamet versin, öldüyse Allah rahmet eylesin. Ertuğrul Kaptan'dı adı sanırım.
Karşıdan, Rumeli feneri açıklarından, boğaza giriş yönünde üzerimize bir gemi geliyordu. Fakat normal bir seyir durumu yoktu. 15 saniye sancak yapıyor, bir on beş saniye iskeleye dönüyordu. Bu sürekli değişiyor ve tekrarlanıyordu. Sanki gemi terk edilmişti, hiç kimse yoktu ve boğazın akıntısına kapılmış üzerimize hızlıca geliyordu. Kaptanımız da bana aksi yönde komutlar verip gemiyi durmadan farklı yönlere çevirmemi emrediyordu. Terden sırılsıklam olmuş, gözlerimi zor açıyordum.
Uzatmayalım, 5 dakika bu böyle sürdü ve biz sonunda, bu hayalet gemi ile burun buruna geldik. Hakan isimli, sitimli, manuel bomları, çelik yan havlileri olan, o güzel kuru yük gemimiz, Bulgaristan'dan hareket edip, Lübnan'a gizlice silah ve cephane götürürken, Karadeniz'de gemiyi otomatik plota bağlayıp, boğaza girdiklerini fark etmeyip, kamaralarında yılbaşını kutlayıp içki içerlerken, gemileri Boğazımızın şiddetli akıntısı ile otomatik pilottan kurtulup, akıntıyla oraya buraya savrulan, Dragon isimli şilebe tam ortasından öyle bir çarptı ki, ben de dümeni bırakıp herkes gibi dışarı fırladım.
Gemi tam ortasından kabak çiçeği gibi ikiye ayrılmıştı, içerisinden pırıl pırıl metal parçaları gözüküyordu. Konserve veya makine aksamı olduğunu zannetmiştik. Mürettebatı şokta, can havli ile kamaralardan dışarı çıkmış, çığlık atıyorlar, oraya buraya koşturuyorlardı. Bizler de bağırıp çağırıp onlara küfür ediyorduk. Gemi bizim gemimize sürtünerek, kıvılcımlar çıkararak, müthiş bir gürültü ile uzaklaştı.
Kaptanımız acil durum çağrısı yaptı. Sancak bodoslamadan çarpmıştık. Hemen koşup kontrol ettik. Baş tarafta kocaman bir delik vardı. Su alıyorduk. Bir taraftan suları naylon kovalar ile boşaltırken, Marangozhane de bulunan koca bir kütüğü acele ile baş tarafa getirdik. Çarşaf ve nevresimler ile sararak, bir balyoz yardımı ile deliği tıkamaya çalıştık. Su almamız kısmen azalmıştı.
Hemen yön değiştirip Büyükdere iskelesi açıklarına demirledik. Bu arada diğer gemi gözden kaybolmuştu. Boğaz komutanlığı'nı telsiz ile aradığımız zaman, geminin, Umuryeri açıkların'da sulara gömüldüğünü öğrendik. Mucize eseri hiç kimse ölmemiş, Umuryeri'nden yardıma çıkan askeri gemi tarafından kurtarılmışlardı.
1-1,5 ay sonra askeri dalgıçlar gemiye dalmışlar, Mahkemeye verdikleri raporda, batan geminin tamamen silah ve cephane yüklü olduğunu, infilakı halinde boğazın yarısının havaya uçabileceğini bildirmişlerdi. Bu benim henüz 3. gemi yolculuğumdu.
O günden...bu güne...Süvari Bey'in son sözleri hep kulağımdadır. "Kaza yapan, gören, yaşayan denizci, her zaman en tecrübeli denizcidir, Recai" demişti.
Yaşıyorsa Allah Selamet versin, öldüyse Allah rahmet eylesin. Ertuğrul Kaptan'dı adı sanırım.
Ali Recai Gürle (rgurle@gmail.com), 2012/02/29 06:48:21
Hakan'a mı ne oldu? Evet, bu "Hakan" isimli, zamanının kraliyet gemisi, çalışma hayatını burada noktaladı ve bu onun son seferi oldu. Bir müddet sonra, klavuz eşliğinde, Büyükdere'den Aliğağa'ya hareket etti. Sonra kimleri traş etti bilinmez....